O Piç
Ölüm gidene değil kalana zordur. Yine Eylül ayının o klasik zamanlarındaydık. Boğucu çoğu insanın içine huzur veren fakat benim içimi karartan sağanak yağmurlu günlerdendi. O kabus gibi gelen ölümün ardından sadece vestiyerde bıraktığı kokusu hala üzerinde duran turuncu palto vardı. Nasıl yaptığını hala düşünüyorum. Mutluydu ya da ben öyle zannediyordum. Değildi! Benim gibi dengesiz bir adamla yaşamak zordu çok zordu. O benimleyken bir tabak zehire ekmek doğramak zorunda bırakmıştım. Meğerse zorunda gibi hissediyormuş kendini gram mutlu değilmiş. Zaten şayet mutlu olsaydı eğer o gece ‘’pilav lapa olmuş Beste’’ dedim diye bir anda yemek masasından kalkıp bugün ki gibi bir havada paltosunu dahi almadan çıkıp gitmezdi dahası her zaman o el ele gittiğimiz Poyrazköy tepesinden kendini kayalıklardan aşağı bırakmazdı. Bana bu illet acıyı yaşatmazdı. Hala ölüm haberini aldığım günden beri uyumaktan korkarım. Kabuslarımın içinde beni boğmasını görmekten, soğuk soğuk